Kurt İle Kuzu

Kurt suya inmiş, tam içecek, başını çevirmiş; bakmış, bir kuzu. Körpecik, gencecik, tüyü yeni bitmişlerden. O da kurdu görmüş, bacakları tir tir titreyerek bakıyor.

kurt ile kuzu

Kurt kaşlarını çatmış, dik dik süzmüş kuzucuğu: “Bana baksana sen,” demiş. “Ne yapıyorsun orda, söyle bakayım?”

“Hiç,” demiş kuzucuk, “su içiyordum.” “Niçin doğru dürüst suyunu içmiyorsun, peki?” “Anlamadım,” demiş kuzucuk. “Anlamamışmış! Ben şimdi sana anlatırım. Benim içeceğim suyu ne halt etmeye bulandırıyorsun; sende hiç utanma arlanma yok mu?”

“Senin suyunu bulandırmak mı? Ama bu olanaksız. Sen yukardasın, ben aşağıda. Irmak da yukardan aşağıya akıyor. Aşağıdan yukarıya değil ki…”

“Demek, öyle…” demiş kurt. “Demek… Ha ha, şimdi tanıdım seni, şimdi. Sen değil miydin, geçen yıl anama bacıma söven, ha, sen değil miydin?”

Kuzucuk şaşırmış:

“Kesinlikle hayır” demiş. “Ben daha bu yı| doğdum, geçen yıl hayatta bile değildim.”

“Öyle mi? O zaman, sen değilsen mutlaka senin kardeşindi.”

“O da olanaksız” demiş kuzucuk. “Benim hiçbir zaman kardeşim olmadı. Ben bir ananın bir babanın tek kuzusuyum.”

“Vay beni yalancı yerine koyuyorsun ha, öyle mı? Saklama, saklama, biliyorum. Çobanlar söylediler, anama bacıma söven sizin aileden biriymiş Artık sız çok oldunuz, yüz verdik diye tepemize çıktınız. Ben şimdi seni bir yiyeyim de bütün kuzuların koyunların aklı başına gelsin!”

Böyle demiş, kuzuyu oracıkta haklamış.

Masalın Mesajı :

Diyeceğim şu: İnsan güçlüyse, yapacağını yapar, güçsüzün hakk.ndan gelir. Haks.z bile olsa, zeytinyağı gibi üste çıkar.

Avcı İle Şahin

Avcının biri tuzak kurmuş; serçeydi, sakaydı, sığırcıktı, bıldırcındı, Tanrı ne verdiyse ağına düşürüp avlıyormuş.

Yoksul serçe de tam tuzağa düşecekken gökte uçan bir şahin hemen ardına düşmüş, tuzağın içinde yakalamış küçük kuşu. Yakalamış ama, bir de ne görsün! Kendi de tuzağa düşmemiş mi!
avcı

“Aman avcı,” diye yalvar yakar olmuş. “Anan yahşi, baban yahşi güzel avcı! Ben seni bilmem, sen beni bilmezsin. Bir iştir oldu, tuzağına düştüm. Koy-ver beni gideyim. Sana şimdiye kadar bir kötülüğüm oldu mu?”

“Peki,” demiş avcı, “şu yoksul serçenin sana bir kötülüğü oldu mu?”

Böyle demiş; ağını toplamış, şahin de içinde, sırtına vurup köyünün yolunu tutmuş.

Masalın Notu :

Diyeceğim şu: Başkalarını korumak demek, kendini de korumak demektir. Kendini korumak isteyen, başkalarını da korur.

Maymun İle Kedi

Evin birinde bir kedi île bir maymun birlikte ya­pıyorlarmış. İkisi de yaramazın yaramazıymış; çev­iklerine etmedikleri kötülük, getirmedikleri zarar yokmuş. Maymun hırsızın teki, kedi de tam bir pey­im düşmanıymış.

Bir gün ev sahibinin mangaldaki ateşin külüne kestane gömdüğünü görünce ağızlarının suyu ak­mış. Maymun, hemen kediye sokulmuş:

“işte marifetini göstermek için tam fırsat kedi kardeş,” demiş. “Bir pençede küldeki kestaneleri al, kendimize bir kestane şöleni çekelim.”

Kedi, maymunun aklına uymuş; pençe atıp atıp kestaneleri külden çekmeye başlamış. O bunu yapa­dursun, maymun da beride kedinin çekip çıkardığı kestaneleri daha havadayken kapıyor, doğru göv­deye indiriyormuş.

Tam o sırada kapı açılmış, içeri ev sahibi gir­miş. Durumu görünce çok kızmış, kediyi yakaladı­ğı gibi eşek sudan gelinceye kadar dövmüş, peri­şan etmiş. Böylece yiyen değil, yediren dayağı yemiş

Published in: on Ağustos 13, 2009 at 2:40 pm  Yorum Yapın  

Aslan Ayı Bir De Tilki :)

Aslan, bir gün sarayında oturmuş, kendi başına düşünüp türlü düşler kurarken aklına gelmiş:

“Yahu,” demiş. “Tanrı, beni hayvanların kralı yaptı; tamam, iyi, güzel hoş ya, ne tür hayvanların, hangi hayvanların kralıyım ben? Tezden bir buyrultu çıkarayım da, bütün hayvanları sarayıma çağırayım; hem onlar beni tanısın, hem ben onları…”

Böyle demiş, sağa sola ulaklar göndermiş, hayvanları bir bir sarayına çağırmış.

İlk gelen ayı olmuş. Saray kapısından girmiş, aman Allah! Bir koku ki, anlatılır gibi değil, koklayanın burnu düşer. Her yer kan, pislik içinde, lağım çukuru yanında halt etmiş.

“Pöff,” demiş ayı. “Burası ne biçim bir saraymış böyle? Leş gibi her yer. Kokudan genzim tıkandı.”

“Ya, öyle mi?” demiş aslan, sarayını kötüleyen ayıyı bir pençede yere yıkmış, canını öbür dünyaya yollamış.

Arkadan gelen maymun, bakmış post pahalı. Aslana koltuk verip;

“Ohh, ohhh!” demiş, derin derin soluklanmış. “Hey Allahım, bu ne güzel yer, bu ne güzel koku!

Ziyaret sırası bizim tilkiye gelmiş. Huzura girme. Hemen anlamış durumu. Ama ses etmemiş,

“Nasıl bakalım?” diye sormuş. “Sarayımı benim mi, sağı solu, kokusu falan iyi mi?”

Tilki hemen kurnazlığa vurdurmuş işi:

“Vallahi, sayın kralım,” demiş. “Bendeniz günledir nezleyim. Burnum koku alma özelliğini yitirdi. İyi mi kokuyor. sarayınız, kötü mü, pek kestiremeye-ı eğim. Hem zaten sizin de buyurduğunuz gibi…”

Sözü evirip çevirip koku konusundan uzaklaştırmış, canını kurtarmış, aslana yem olmaktan kurtulmuş.

Diyeceğim şu: Ayı gibi çok açıksözlü olmak, bazen insanın başına dert açar. Ama maymun gibi davranmak da aynı sonucu doğurabilir. Bu iki örneği de göz önünden uzak tutmamak gerek.

Published in: on Ağustos 12, 2009 at 5:02 pm  Yorum Yapın  

Kediler ve Fareler

Farelerin baş düşmanı kim? Elbette, kediler. Dünya kuruldu kurulalı bu düşmanlık böyle gelmiş, böyle gider.Bu yasaya karşı çıkmayı kafalarına koymuş fa­reler, bir çağrı çıkarıp uluslarının en akıllılarını ola­ğanüstü bir büyük toplantıya çağırmışlar. Çevrenin en akıllı fareleri böylece biraraya gelmiş; oturmuş, sorunu enine boyuna konuşmuşlar, kedilerden bir kurtuluş yolu aramışlar.

İçlerinden en yaşlısı, en görgülüsü;

“Arkadaşlar,” demiş. “Bence en iyi çare kedile­rin boyunlarına birer çıngırak asmaktır. Bilirsiniz; kediler son derece sinsi, son derece sessiz hayvan­lardır. Nerden, nasıl geldiğini anlamaya kalmadan pençelerini sırtlarımızda duyarız. Boyunlarına birer çıngırak asarsak, böyle bir korkumuz olmaz. Kedi, dilediği kadar sinsi, dilediği kadar sessiz olsun; yü­rürken ya da sürünürken çıngırak çıngır çıngır eder, biz de düşmanımızın geldiğini anlar, ona göre ted­birimizi alırız.”

Alkışlar arasında bu öneri oybirliğiyle kabul edilmiş.

“Yaşa, varol!” demişler. “Bu akıl bizde varken, kediler şimdi yandı.”

“Herkesin en akıllısı benim, ama herkesin enayi-li ben değilim,” demiş; o da bir deliğe kapağı at­mış, tezden yok olmuş.