Kurt suya inmiş, tam içecek, başını çevirmiş; bakmış, bir kuzu. Körpecik, gencecik, tüyü yeni bitmişlerden. O da kurdu görmüş, bacakları tir tir titreyerek bakıyor.
Kurt kaşlarını çatmış, dik dik süzmüş kuzucuğu: “Bana baksana sen,” demiş. “Ne yapıyorsun orda, söyle bakayım?”
“Hiç,” demiş kuzucuk, “su içiyordum.” “Niçin doğru dürüst suyunu içmiyorsun, peki?” “Anlamadım,” demiş kuzucuk. “Anlamamışmış! Ben şimdi sana anlatırım. Benim içeceğim suyu ne halt etmeye bulandırıyorsun; sende hiç utanma arlanma yok mu?”
“Senin suyunu bulandırmak mı? Ama bu olanaksız. Sen yukardasın, ben aşağıda. Irmak da yukardan aşağıya akıyor. Aşağıdan yukarıya değil ki…”
“Demek, öyle…” demiş kurt. “Demek… Ha ha, şimdi tanıdım seni, şimdi. Sen değil miydin, geçen yıl anama bacıma söven, ha, sen değil miydin?”
Kuzucuk şaşırmış:
“Kesinlikle hayır” demiş. “Ben daha bu yı| doğdum, geçen yıl hayatta bile değildim.”
“Öyle mi? O zaman, sen değilsen mutlaka senin kardeşindi.”
“O da olanaksız” demiş kuzucuk. “Benim hiçbir zaman kardeşim olmadı. Ben bir ananın bir babanın tek kuzusuyum.”
“Vay beni yalancı yerine koyuyorsun ha, öyle mı? Saklama, saklama, biliyorum. Çobanlar söylediler, anama bacıma söven sizin aileden biriymiş Artık sız çok oldunuz, yüz verdik diye tepemize çıktınız. Ben şimdi seni bir yiyeyim de bütün kuzuların koyunların aklı başına gelsin!”
Böyle demiş, kuzuyu oracıkta haklamış.
Masalın Mesajı :
Diyeceğim şu: İnsan güçlüyse, yapacağını yapar, güçsüzün hakk.ndan gelir. Haks.z bile olsa, zeytinyağı gibi üste çıkar.