Para Katırı ve Su Katırı

İki katır, biri tuz yüklenmiş, öbürü de iki çuval yükü para, gidiyorlarmış. Nasıl para sahibi insanlar kurum kurum kurumlanırsa, “Benim param var, ben zenginim, işim iş, tuttuğum gümüştür bu dünyada,” diye yanlarına varılmazsa, bu para yüklü katır da öylesi bir tavırdaymış. Yolda giderken ikide bir durur, aşağılayan gözlerle arkadaşı tuz yüklü katırı süzer, “ak cık ak” edip baş sallarmış.

Giderlerken giderlerken nerden çıkmışsa çıkmış, yerden biter gibi, haydutlar önlerine durmuş. Tabii,’ tuz yüklü katırla bir alıp verecekleri olmadığından hemen para yüklüsüne saldırmışlar.

Para yüklü katır diretmiş, hemen savunmaya geçmiş. Vay, sen misin bunu yapan! Haydutlar sopalarıyla kornalarıyla bir girişmişler buna, perperişan etmişler.

Para yüklü katır az kalsın canından olacakmış. Hüngür hüngür ağlamış, haydutların ayaklarına kapanıp aman dilemiş. Haydutlar paraları almış, kaçıp gitmişler sonra.

Para yüklü katır, sümüğünü çeke çeke, tuz yüklü arkadaşına sokulmuş:

“Gördün mü başıma gelenleri, a kardeş?” demiş. “Anamdan emdiğim sütü nasıl fitil fitil burnumdan getirdiler. Bana bunu yaparlarken sana ellerini bile sürmediler. Haktan reva mı, yani?”

“Eee,” demiş öteki katır, “büyük başın derdi büyük olur, kardeş! Bilmez misin bunu? Sen de benim gibi üç kuruşluk yük taşısaydın, kimse ciddiye almaz, ‘Allahın bir garibi, bırakalım geçsin gitsin’ der, kılına bile dokunmazlardı.”

Published in: on Ağustos 28, 2009 at 1:23 pm  Yorum Yapın  
Tags: , , ,